Bol Su İçmenin Faydaları

Sponsorlu Bağlantılar

Vücudumuzun %50- 80’ i sudan oluşur. Su, başlıca yaşam kaynağımızdır, olmazsa olmaz bir besin maddesidir. Bu güne kadar beslenme bilimi besinlerin yapısında sağlığımız için önemli 50 çeşit besin elementi tespit etmiştir. Ancak hiç biri su kadar hayati öneme sahip ve işlevsel değildir.

Suyun vücudumuzdaki işlevleri

  • Vücudumuzdaki bütün kimyasal tepkimeler su varlığında olur. Canlılığımızın devamında ve metabolizmamızın çalışmasında su temel maddedir.
  • Sindirim sisteminde çözücü olarak görev alır. Yemek yerken ağzımıza aldığımız ilk lokmadan itibaren çiğneme başladığında tükürük yapısında ki su göreve başlar.
  • Vücut ısısının dengelenmesinde görevlidir. Terleme ile ısı dengesi sağlanır.
  • Kan dolaşımında hayati önem taşır. Kanımızın %90’ ı sudur.
  • Zararlı atıkların vücuttan atılması da su ile sağlanır. İdrarın % 97 si sudan oluşur.

Suyun bol bol içilmesi konusunda her kes hemfikirdir. Ancak bu kadar önemli ve işlevsel bir besin maddesi olan suyun tüketim şekli hakkında birçok soru ve sorunlar üretilmekten de geri kalınmamıştır; “Suyu ne zaman içsem? Nasıl içsem? Yemekten öncemi, sonramı içsem? Bardakla mı şişeyle mi içmeli? Limonlu mu, sade mi daha faydalı? Ne şekilde su içmeli? Yavaş mı, hızlı mı, lıkır lıkır mı, yudum yudum mu?” Su tüketimiyle ilgili hep bir soru işareti, yetersizlik, memnuniyetsizlik.  Oysa ne zaman ve nasıl içerseniz için, önemli olan yeterli miktarda içmek ve su ihtiyacını karşılayabilmek.

Vücudumuzun her zaman her koşulda ve sürekli suya ihtiyacı vardır. Yeterli miktar suyu sağlamak için en az 1,5 litre su içmek gerekir. Çünkü vücudumuzda metabolizmanın çalışması sırasında zorunlu olarak her gün minimum 1,5 litre su kaybedilir.

Susamadan su içmeliyiz.

Normal şartlarda kanımızda sodyum oranının artması durumunda su içme ihtiyacı oluşur ve susama hissi başlar. Kanda sodyum oranının %1 oranında artması bile susamayı başlatır. Susamak beyindeki hipotalamus tarafından kontrol edilir. Ancak yoğun stres, aşırı çay kahve tüketimi, hareketsiz yaşam ve su içmeme alışkanlığı susama hissini maskeler, susama olmadığı için vücudumuz su ihtiyacını karşılayamaz, susuzluk kaderimiz olabilir.  Ayrıca hastalık durumunda susama azalır. Bebekler ve yaşlılarda da yeterli ölçüde susama olmayabilir. Normal bir yetişkin günde en az 1,5 litre su tüketmelidir. Tabiî su kaybının arttığı durumlarda, sıcak havalarda, yoğun egzersiz yaptığımız zaman, zayıflama diyetlerinde vb. durumlarda su ihtiyacımız 2-3-4 litreye kadar çıkabilir. Susamayı beklemeden bol bol su içmeliyiz.  Ancak aşırı zorlayıp mide bulantısı raddesine getirip sudan nefret etmemek şartıyla.

Su dengesi

Vücudumuza alınan ve vücudumuzdan atılan su dengeli olmalıdır. Besinlerin yapısında bulunan ve sıvılarla aldığımız su ve metabolizmamızda üretilen su ile su alınımı sağlarız. Vücudumuz da su kaybı ise idrarla atım, solunumdan nefes yolu ile ve deriden terleme yolu ile olur.  Yaz aylarında sıcak havalarda terleme yolu ile su kaybı artar. Yoğun egzersiz ve enerji kaybında da su kaybı fazladır. Zayıflama diyetlerinde de kilo verme durumunda da su kaybı yüksek hızdadır. Bu durumlarda daha fazla su içerek su dengesini sağlıklı ölçülere getirebiliriz. Fazla su alır ve bu suyu yeterince atamazsak; ödem oluşur.  Kaybettiğimiz kadar su tüketmezsek de yetersiz suya bağlı “dehidrasyon” dediğimiz su kaybı gelişir.

Su dışında su kaynakları

Vücudumuza su içmek dışında içecekler ve yiyecekler yolu ile de su alırız. Su kaybını destekleyecek içecekler; ayran ve taze sıkılmış meyve suları, az şekerli limonata, açık bitki çayları gibi içeceklerdir.  Yiyecek olarak su ihtiyacını destekleyecek alternatifler ise taze sebze ve meyvelerin yapısındaki sudur. Ne kadar çok mevsim meyvesi ve sebzesi yersek vücudumuzun su dengesi o kadar iyi sağlanır.

Dehidrasyon – su kaybı

Vücut, sahip olduğu suyun %1-2’sini kaybetmeye başladığında performansta azalma gibi olumsuz etkiler baş göstermeye başlar. Aşırı su atımı diyare (ishal), aşırı kusma ve şiddetli yanıklar ile meydana gelebilir. Su kaybı devam ettikçe sağlık durumu daha da kötüleşir. Vücudumuzdaki suyun %20 sinin kaybı ise ölümle sonuçlanır.

Hassas su dengesini bozmamak için susamadan su içme alışkanlığı kazanılmalıdır. Çünkü susuzluk hissi vücuttan bir miktar su kaybedildikten sonra oluşur. Susuzluğun olumsuz etkilerinden korunmak adına gün içinde sosyal ve yaşam koşullarımıza göre ayarlayarak sizi rahatsız etmeyecek şekilde sık sık su içmelisiniz.

Her içecek su değildir! 

Genellikle içtiğimiz bütün sıvıların günlük su ihtiyacımızı karşılamakta etkili olabileceği gibi bir yanılgıya düşebiliriz. Ancak sıvı oldukları halde; çay, kahve, asitli içecekler ve alkollü içecekler sıvı ihtiyacını karşılamaz. Aksine vücuttan su atımını arttırdığı için susuzluk oluşturmada etkilidir. Bu nedenle bu tür içeceklerin tüketiminde ölçülü davranmalı ve bu içeceklerle birlikte bol miktarda su içmeliyiz. Gün içinde susadığımızda bu tür içeceklerin su ihtiyacınızı karşılamasını beklememeliyiz. Susadığımızda ilk yapmamız gereken su içmek olmalıdır.

Oruç tutarken su tüketimi

Oruç tutarken bütün gün aç ve susuz olduğumuz için dikkatli davranmalıyız. Oruç döneminde iftardan sahura kadar gece boyunca su içmek için zamanımız var. Bu zamanı iyi değerlendirmeli ve bizi zorlamayacak şekilde en az 1,5 litre su içmeliyiz. Çay kahve gibi içecekleri tabiî ki içebilirsiniz; ancak bu tür içecekler su içmenizi engellemesin. Önce su sonra çay kahve kuralını uygulayın.

Ayrıca gün içinde oruçluyken su içme şansınız olmadığı için su kaybının da minimum olmasına özen gösterin. Yürümeyin, minimum hareket edin, sıcak ortamlarda bulunmamaya özen gösterin. İftarla birlikte sizi zorlamayacak şekilde yavaş yavaş su içmeyi ihmal etmeyin.

Yazıyı Sosyal Ağda Paylaş

Rahim Dönmesi (Ters Rahim) Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi
Bazı kadınlarda rahim, sırtın alt tarafına bakacak şekilde g...
Kan Alma Nedir?
14. yüz yılda bir sağlık durumunu yönettiğinizi hayal edin. ...
Karaciğerin Tolerojenik Ortamı
Karaciğer, detoksifikasyon ve besin depolamasında temel bir ...
Kireçlenme Nasıl Geçer? Tedavisi Var mı?
Kireçlenme Türk toplumunda hızla artan bir hastalık haline g...
Akciğer Kanserinde Küçük RNA ve Kemoterapi Kombinasyonu
Küçük RNA terapileri, LC’nin büyümesini büyük ölçüde etkiler...
Doktor Olmanın Avantajları
Doktorluk mesleği tüm dünyadaki en kutsal mesleklerden birid...
Yağ Tüketimi ve Sağlık
Uzmanlar da dahil olmak üzere birçok kişi çok fazla yağlı ye...
Çocuklarda Beta Bakterisine Dikkat
Beta Bakterisi nedir? Halk arasında Beta Mikrobu olarak b...
Truman Sendromu Nedir? Kimlerde Görülebilir?
Özellikle kuşkucu insanlarda görülen bu rahatsızlık sanrısal...
RNA Hibridizasyonu Nedir?
Moleküler biyolojide, genetik yapıların anlaşılması ve ifade...
Beyin Sağlığını ve Hafızayı Güçlendiren Vitaminler
Beyin vücuttaki en önemli organdır. Düşünmek ve konuşmaktan ...
Hiç Dikiş Atmadan İmplant Yapılabilir Mi?
Kişilerin ağız sağlığı için başvurduğu yöntemlerden biri diş...
Prolaktinoma Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri
Prolaktinoma, hipofiz bezinin kanserli olmayan bir tümörüdür...
Göz İçi Enjeksiyonlar Olanların Sayısı Artışta
Retinaya direkt ulaşması amacıyla göz içine yapılan enjeksiy...
Yüzdeki Sivilceler Hangi Hastalığın Habercisi
Özellikle ergenlik döneminde yüzdeki çıkan sivilceler oldukç...